Ah şu soğuk havalar yok mu…
Üstüme düşen bu şeyler de ne? Hiç rahat rahat uyuyamayacak mıyım ben… Ne zaman uyusam, gözümü açtığımda farklı yerde buluyorum kendimi.
En sevdiğim hava bahar ayları aslında. E tabi siz şimdi, tamam havalar havalar diyorsun da ne anlatıyorsun diyorsunuz. Zor iş efendim zor iş, kimse öyle çok kolay bir şeymiş gibi davranmasın. Bir kere tamam görevimiz sıvıyı laiki ile taşımak ama siz insanları anlayamıyorum bir türlü. Kar yağıyor, hava soğuk, dışarısı buz kesmiş ama hala daha kahve derdindesiniz. Nedir bu düşkünlük çözebilmiş değilim…
Durum öyle ki azıcık uyuyayım dediğim an, beni bir güzel paketleyip sevgili Berke’nin ellerine kavuşmak üzere kargoya teslim etmişler. Berke beyimiz de hiç durur mu, anında sevdiceğini kaptığı gibi bu havada bir doğa gezintisine çıkmışlar. Haklarını vermeyeliyim manzara mükemmel, gölün o eşsiz görüntüsü eşliğinde hazneme doldukları kahveleri içiyorlar.
İçinizden geçirmişsinizdir tamam sen Karton bir bardaksın anladık ama nasıl oldu da isimlerini biliyorsun. Duydum efendim, duydum. Sürekli bir sohbet muhabbet. Gençlerimiz pek bir sevecenler. Yoksa isimlerini bilmem mümkün değil yani.
Eee yudumlarının da sonuna geldiler. Bakalım diğer maceramızda hava nasıl olacak, e kartondan olabiliriz ısı temasımız yok sanıyorsunuz ama kış ayında üşümeyen olur mu hiç?
Anlayacağınız, ah şu havalar yok mu…